Irishman Kaç Yılında Geçiyor? Kültürler Arası Bir Antropolojik Analiz
Bir antropolog olarak kültürlerin çeşitliliğini anlamak ve incelemek her zaman büyüleyici bir yolculuk olmuştur. Her kültür, kendine özgü ritüelleri, semboller ve kimlikleriyle farklı bir dünyayı temsil eder. Sinema, bu kültürleri ve topluluk yapılarındaki evrimleri anlamak için güçlü bir araç olabilir. Martin Scorsese’nin yönettiği The Irishman, hem Amerikan toplumunun geçmişine hem de toplumsal yapılarla şekillenen bireylerin içsel çatışmalarına ışık tutan önemli bir film olarak karşımıza çıkıyor. Peki, The Irishman hangi dönemi anlatıyor ve bu dönemin toplumsal yapıları ve kültürel kodları nasıl bir anlam taşıyor?
The Irishman’ın Geçtiği Zaman: 1950’lerden 1970’lere Uzanan Bir Dönem
The Irishman 1950’lerden başlayarak 1970’lere kadar uzanan bir zaman diliminde geçmektedir. Film, Frank Sheeran’ın (Robert De Niro) hayatını ve İrlanda kökenli Amerikalı mafya dünyasındaki yükselişini anlatıyor. Ancak, film yalnızca bir suç draması değil, aynı zamanda kültürel bir inceleme, toplumsal yapıların ve kimliklerin değişimi üzerine derin bir anlatıdır. Bu zaman diliminde, Amerika’nın toplumsal yapısı, endüstriyel dönüşüm ve sınıf farklılıkları büyük değişimlere uğramıştır.
Sinema, toplumsal yapıları ve ritüelleri yansıtan güçlü bir kültürel bellek oluşturur. The Irishman, Amerikan mafyasının ve işçi sınıfı kültürünün derinliklerine inerken, aynı zamanda bireylerin kendilerini tanımlama biçimlerini ve kimlik arayışlarını da gözler önüne seriyor. Bu noktada, filmin geçtiği zaman diliminin yalnızca bir arka plan değil, aynı zamanda bir kültürel anlam taşıdığını söylemek mümkündür.
Kültürel Ritüeller ve Semboller: Toplumsal Bağların İnşası
Her kültür, toplumsal ritüeller ve semboller aracılığıyla toplulukları bir arada tutar. The Irishman filminde de bu kültürel pratiklerin nasıl işlediğini görmek mümkündür. Mafya dünyasında, sadakat, korku ve ihanet gibi kavramlar, toplulukların ritüelleri ve sembollerini oluşturur. Sheeran’ın katıldığı cinayetler, ona verilen emirler, birer sembol haline gelir ve bu semboller üzerinden filmdeki karakterlerin kimliklerini inşa ederiz.
Filmdeki mafya ritüelleri, katı bir erkeklik kültürüne dayalıdır. Erkeklerin bir arada hareket etmesi, birbirlerine sadık olmaları ve toplumsal güç yapılarında kendi rollerini kabul etmeleri, karakterlerin içsel kimliklerinin bir parçasıdır. Mafya üyelerinin birbirlerine hitap şekli, onlara biçilen roller, geçmişin birer kalıntısıdır ve bu topluluk yapısının devamlılığı, toplumsal normlar ve ritüellerle sağlanır.
Ancak, toplumsal ritüeller yalnızca mafya dünyasında değil, aynı zamanda işçi sınıfı kültüründe de yer alır. Sheeran’ın işçi olarak çalıştığı zamanlar, onun başka bir kültürel kimlikten ve sosyal bağlamdan geldiğini gösterir. İşçi sınıfı, filmde toplumsal ilişkilerin daha organik ve toplumsal baskılardan uzak olduğu bir alan olarak gösterilir. Bu iki kültür arasındaki geçiş, bireylerin kimliklerini nasıl şekillendirdiğini anlamamız açısından oldukça önemlidir.
Topluluk Yapıları ve Kimlikler: Birey ve Toplum İlişkisi
The Irishman’da, topluluk yapılarının bireylerin kimlikleri üzerindeki etkisi dikkatle işlenmiştir. Frank Sheeran, film boyunca kendi kimliğini hem bireysel olarak hem de toplumsal bağlamda tanımlar. Mafya dünyasında kendine yer edinmeye çalışan Sheeran, bir yandan topluluğunun beklentilerini yerine getirmeye çalışırken, bir yandan da içsel çatışmalar yaşar. Toplumsal yapılar, bir bireyin toplum içindeki rolünü belirler, ancak bu roller her zaman sabit değildir. Birey, topluluk yapılarının dışına çıkma çabasıyla kimliğini yeniden oluşturabilir.
Filmdeki başka bir önemli nokta, kimliklerin toplumsal sınıf ve etnik kökenle nasıl ilişkilendirildiğidir. Sheeran’ın İrlanda kökenli bir Amerikalı olması, onun toplumsal yapının dışında bir kimlik oluşturmasına ve kendi benliğini bulma yolunda çaba sarf etmesine neden olmuştur. Filmdeki diğer karakterler de benzer şekilde, etnik köken ve toplumsal sınıfın etkisiyle kendi kimliklerini inşa ederler.
Sonuç: Kültürler Arası Bağlantılar ve Toplumsal Dinamikler
The Irishman, yalnızca suç dünyasının karanlık yönlerini değil, aynı zamanda toplumsal yapıları ve bireylerin bu yapılarla kurduğu ilişkileri de gösteriyor. Film, toplumsal ritüeller, semboller ve kimliklerin nasıl toplulukların bir arada durmasına olanak sağladığını gözler önüne seriyor. Aynı zamanda, bireylerin toplumsal normlara nasıl tepki verdiğini, bu normlara nasıl uydiklarını veya onlardan nasıl sapabildiklerini de anlamamıza yardımcı oluyor.
Sizler de The Irishman’ı izlerken, farklı kültürlerden gelen bireylerin kendi kimliklerini nasıl oluşturduğunu ve bu süreçte toplumsal yapılarla nasıl etkileşime girdiklerini düşünmeye ne dersiniz? Sinemanın kültürel analiz için güçlü bir araç olduğuna katılıyor musunuz? Bu film üzerinden toplumların ve bireylerin birbirleriyle nasıl bağlantı kurduğunu tartışabilirsiniz.